hiç aklımda yokken dersim nasıl meditatif hale geldi?

Standard

Yaklaşık bir buçuk yıldır yoga dersi vermekteyim ama henüz hiç bir dersimde öğrencilerime meditasyonu deneyimletmemiştim. Geçen günkü dersim bizim için bir ilkti. Nedendir bilmiyorum. Belki hiss-i kablel vuku belki de o gün gerçekten benim de böyle bir derse ihtiyacım vardı. Denge üzerine yoğunlaşmaya karar vermiştim derse gitmeden önce. Yine akışımız denge üzerineydi ama daha çok konsantrasyona ve meditasyona yönlenmeye karar vermiştim.

BEN_4569

Ders başında müziği ayarladım. Öğrencilerimden istedikleri bir meditasyon oturuşuna geçmelerini istedim. Aslında aklımda meditasyon deneyimlemek yoktu. Birden ortam beni meditasyona itti. Günün stresini atmaları için öğrencilerime ilk başta burundan nefes alıp ağızdan nefes vermelerini ve bunu üç kere tekrarlamalarını söyledim. Nefesle rahatladıktan sonra, omuzlarını geriye ve aşağı doğru ittirip kulaklarından uzaklaştırmalarını ve omurgalarını dik tutmalarını hatırlattım. Artık meditasyona hazırdık. Fazla sözlü önergeye girmeden sadece nefese odaklanmalarını istedim. Gözler kapalıyken zihin dururdu ve nefese de odaklanıldığında anda kalmak çok daha kolay olurdu. Uzun değil sadece beş dakika kadar meditasyon deneyimledi öğrencilerim. Sonra yavaş yavaş oturduğumuz yerde lateral (yanlara) esneme, hafif bir burgu ve pelvik tilt ile devam ettik.

Ardından ayağa kalkarak “surya namaskara” (güneşe selam) ve “chandra namaskara” (aya selam) ile bedenimizi ısıtmaya başladık. Bunu “virabhadrasana I” (birinci savaşçı), “virabhadrasana II” (ikinci savaşçı), “parsvakonasana” (geniş açı), “parsvottanasana” (bacaklar ayrı baş dize) , “parivritta parsvakonasana” (ters geniş açı), “ashva sanchalanasana” (yüksek hamle) ve “anjaneyasana” (alçak hamle) gibi ayakta kalça ve göğüs açıcı asanalar takip etti.

Kalça ve göğüs açıcı asanalara odaklanmamızın sebebi dersin zirve duruşunun “ardha chandrasana” (yarım ay) ve “parivrtta ardha chandrasana” (ters yarım ay) duruşu olmasıydı. Zirve duruşumuz bir denge duruşu olduğu için de öncesinde biraz dengemizi test etmek istedim.

Denge deyince, ilk akla gelen zemini sağlam kurmak. O nedenle öğrencilerimi “tadasana”da (dağ duruşu) beklettim bir süre. Önce ayak başparmaklarını yerden kaldırmalarını ama bunu yaparken diğer tüm parmaklarını yerde tutmaya çalışmalarını istedim. Sonra tam tersini, yani ayak başparmağını yerde tutarken diğer tüm parmakları kaldırmaya çalıştık. Ardından tüm ayak parmaklarını yerden kaldırırken bir dağ gibi sağlam durmaya çalıştık. “Tadasana”da doğru duruşu öğrenebilmek için ağırlığı ilk önce ayak parmaklarına sonra topuklara ve en son da tam orta noktaya vermeyi deneyimledik. Sonunda köklendik. Şimdi sıra birkaç denge duruşu denemeye gelmişti. “Garudasana” (kartal), “vrksasana” (ağaç), “urdhva prasarita eka padasana” (ayakta bacakları ayırma/split) bunlardan bazılarıydı.

Dersin ilk yarısında, yani zirve duruşuna hazırlanırken, öğrencilerin dikkatini çektiğim bir nokta daha vardı. Bir yılı aşkın süredir onlarla birlikte yoga yapmaktaydık. Ne kadar geliştiklerini görebiliyordum ve bu beni çok mutlu ediyordu. Artık asanaları daha özenli yapma ve asanalar arasında “su gibi”, “sessiz”, “kolay” ve “yumuşak” akmalarının zamanı gelmişti. Neden mi bahsediyorum?  Hani vinyasa akışlarında “ardha uttanasana”dan (yarım öne eğilme) “chaturanga dandasana”ya (şınav) zıplıyoruz ya, işte bu zıplayışı “paldır küldür”, “güm pat” gibi sesler çıkarmadan “yumuşacık” yapmaktan bahsediyorum. Aynı şekilde “adho mukha svanasana”dan (aşağı bakan köpek) öne zıplarken de aynı yumuşaklığı hissetmek. Sanki evde bir bebek uyuyormuş da biz bu boş zamanı sessizce bebeği uyandırmadan yoga yaparak geçirmek istermiş gibi… Yumuşakça bir asanadan diğerine akmak… Bu arada nefesi doğru ve etkin kullanmak… Öğrencilerimin arasına girdim. Ben de onlarla birlikte akmaya başladım. Öyle bir uyum sağlamıştık ki anlatamam.

Bu, öğrencilerim için yeni bir deneyimdi. İlk defa bu kadar yumuşak akışlar denemiştik. Karın kaslarını etkili kullanmak, bir asanadan diğerine yumuşakça geçişler ve sakin ve huzurlu nefesler… Dersin başında kısa bir meditasyon… Her şey dersin sonunda yaratmak istediğim etkiye katkıda bulunuyordu.

Zirve duruşundan sonra birkaç dengeleyici ve ters duruştan sonra sıra geldi “savasana”ya (derin gevşeme ve dinlenme duruşu). Bugüne kadar bu grupla tüm derslerimde savasana sırasında sözlü yönerge veriyordum. Ayaklarınız rahat, bacaklarınız rahat gibi ayaktan başın tepesine kadar tüm bedeni tarayarak sözlü yönergelerle ve ardından yanlarına giderek öğrencilerimin bedenlerini masaj ile gevşeterek savasana yaptırıyordum. Bu sefer farklı bir ders istedim. Dersin teması farkındalık yaratmaktı. Tüm ders boyunca asanalar arası nefesin yardımıyla yumuşak geçişler yapmıştık ve bu nedenle bu dersin “savasana”sı da farklı olacaktı.

Savasana için sözlü yönerge vermeyeceğimi, anda kalmak için benim derslerde yaptığım gibi ayaktan başın tepesine kadar bedeni taramanın ya da nefeslere odaklanmanın iyi bir yöntem olduğunu hatırlattım. O derste savasanaya hiç müdahale etmeyeceğimi ve öğrencilerime kendi deneyimlerini yaşamalarını istediğimi söyledim. Kendi hallerine bıraktım onları ve müziği ayarladım. Yaklaşık beş dakikalık bir parçaydı. Kendim de “savasana”ya geçtim. Gözlerim kapalı, bedenim rahat, inanılmaz bir deneyimdi. Sanki öğrencilerimin ve benim enerjilerimiz birleşmiş ve etrafa yayılmıştı. Tamamen konsantre oldum ve meditasyona daldım diyebilirim. Şarkı bitti ve benim öğrencilerimi uyandırmam gerekiyordu ama kendim meditasyondan kalkmak istemiyordum ki. Kısık bir sesle yönergelere başladım ama yönergeleri dinlemeyebilirsiniz ve kendi istediğiniz zamanda uyanabilirsiniz diye de söyledim. Çünkü belki beden, zihin ve ruh henüz uyanmaya hazır değildi. Tıpkı benimki gibi… Yine de önce nefese yönlenin ardından ufak hareketlerle bedeni uyandırın, bacakları göğsünüze doğru çekin gibi “savasana”dan klasik uyanma yönergelerini verdim. Sonunda gözler hale kapalıyken oturma pozisyonuna geçtik. Avuç içlerini birbirine sürtüp ateş elementini canlandırıp gözlerimizin üstünü kapattık. Sonra elleri yavaşça aşağı kaydırarak göğüs önünde birleştirdik. Dersi bitirmeden önce birkaç cümleyle denge ve farkındalık üzerine dikkat çektim ve sonunda gözlerimizi açıp dünyaya geri döndük.

Öğrencilerimden aldığım geri bildirim inanılmazdı. Renkler gördüklerini, tamamen gevşediklerini, hiç mi hiç uyanmak ve kalkmak istemediklerini söylediler. Neden böyle olmuştu? Ben de onlarla birlikte meditasyona yatmıştım. Asanaları farkındalıkla yaparak ve denge ve nefese odaklanarak kendimizi gevşemeye ve meditasyona hazırlamıştık. Her şey bedeni, zihni ve ruhu hazırlamakla ilgiliydi. Sen vermek istediğin enerjiyi tüm ders boyunca işle ve neler olabileceğini ders sonunda gör… Farkında ol, nefese odaklan ve öğrencilerinle etkileşim içinde ol… Sonuç? Bilmiyorum ama denemeye değmez mi sizce?

About burcuyircali

Hayata bambaşka bir meslek dalında atılmış ve 30 yaşından sonra kendini yoga dünyasının içinde bulan biri... Günde üç vardiya halinde bilgisayar başında ingilizce haber yazan biriyken, sırt ve bel ağrılarından muzdarip olup bir anda kendini yogada bulan ve kıpır kıpır yaşantısını yogayla sakinleştiren biri... Son beş yıl içinde yogayla dinginleşen, ve aslında kendini bulan biri... Tüm bu nedenlerden dolayı, yoga eğitmeni olmaya karar veren, hayatının akışını bir anda değiştiren, yoga önündeki tüm engelleri kaldıran ve kendini tamamen yogaya adayan biri... Sürekli yoga içinde olmayı, birşeyler okumayı, yaratmayı, insanlarla yogayı paylaşmayı ve yaşamayı seven biri... Gezmeyi, değişik deneyimler edinmeyi, okumayı, bazen yalnız başına kalmayı, bazen de etrafında binlerce insan olmasını seven biri... Kısacası herkesten bir parça içeren, herkes gibi olan biri...

Yorum bırakın