Tag Archives: kaç ya da kavga et

yeniden ayağa kalkmak

Standard

Hayatta en çok neden korkarız? Eğer çocuksak hiçbir şeyden korkmayız. Düşmek kalkmak, tekrar düşmek bizim için hiç sorun değildir eğer çocuksak. Eğer yetişkinsek düşmekten korkarız. En azından yetişkinlerin çoğu… Bu düşme korkusu da ters duruşları çalıştığımız yoga derslerinde önümüzde bir engeldir.

2013-05-18 14.18.39

Geçen hafta özel gruplardan biriyle ters duruş çalışmak istemiştim. Birkaç aydır birlikte çalıştığımız halde grup ters duruşlardan hep kaçınıyordum. “Bugün ters bir duruş çalışalım” dediğimde “bugün ters duruş çalışmasak da karın çalışsak” ya da “ters duruş çalışmasak da sırt çalışsak” ya da “ters duruş yerine göğüs kafesini esnetsek” gibi isteklerle karşılaşıyordum. Geçen hafta kararım karardı. Derste ters duruş çalışacaktık. Hem de “salamba sirsasana” (destekli baş duruşu) deneyecektik.

Başlangıç meditasyonu sonrasında bedeni “surya namaskara” (güneşe selam) serileriyle ısıttık. Kolları ve omuz kuşağını güçlendirmek için “phalakasana” (sopa duruşu) varyasyonları, “chaturanga dandasana” (şınav), “ardha salamba sirsasana” (yunus duruşu) ve dirseklerin üzerinde sopa duruşu yaptık. “Utkatasana” (sandalye), “viparita karani” (bacaklar 90 derece havada), “marjaryasana-bitilasana” (kedi-inek esnetmesi), “navasana” (sandal duruşu) varyasyonları ile karın kaslarını güçlendirdik.

Sıra zirve duruşuna geldiğinde hem “salamba sirsasana”yı hem de “tripod sirsasana”yı (tripod baş duruşu) gösterdim. Öğrencilere iki seçenek vermek doğru mu diye düşünenler olabilir. Öğrencilerden bazısı başlarının üzerinde durduklarında boyunlarını zedeleyeceklerinden korkuyorlardı. Neden böyle bir fikre kapılmışlardı? Hiç bilmiyorum. Ne yazık ki korkularımızın nedenini bir türlü bilemeyiz. Bilseydik zaten korkularımızın üzerine gider ve onları yenmeye çalışırdık. Bu nedenle tripod baş duruşunu da seçenek olarak göstererek sadece başın üzerinde değil kolların da yardımıyla bu duruşu deneyerek kendilerini biraz daha huzurlu hissetmelerini istedim. Öğrencilerden bir kısmı yanlarında durmamı ve onlara destek olmamı istedi. Matlarının üzerinde duvar desteği olmadan sadece benim yardımımla baş duruşunu denediler. Bazı öğrenciler ise kendilerini duvar kenarında daha huzurlu hissedeceklerini söyleyip duvar kenarında duruşu deneyimlediler. Dersin sonunda öğrenciler baş duruşundan korktuklarını söyleyerek bu duruşu üst üste birkaç ders boyunca çalışmak istediklerini söylediler.

Bir sonraki derste yine bedeni iyice hazırladıktan sonra baş duruşunu denedik. İkinci deneme ilkine kıyasla çok daha iyiydi. Duvar kenarına giden öğrenciler kalçalarını duvara dayayarak bacaklarını kaldırmayı denediler. Bedenlerini duvara yaslayarak baş duruşunda dururken bu duruşu nasıl yaptıklarına hayret ederek korkularını tetikleyip strese neden olmuşlardı. Stres olduklarında adrenalin seviyesi yükseliyor ve sempatik sinir sistemi devreye giriyordu. Aslında yoga derslerinde genellikle istediğimiz “kaç ya da kavga et” modu yerine zihni en zor duruşlarda bile sakin tutabilmekti. Baş duruşunu yaptıklarını hissettiklerinde korku ile duruştan kaçmak istiyorlardı. Tek yapmamız gereken duruşu sık sık deneyimleyerek korkuların üzerine gitmek ve bu duruşu çok kolay bir duruşmuşçasına yapmaktı. Bu da zihnimizi kontrol edip sinir sistemini sakinleştirerek olacaktı. Her şeyin başı zihni sakin tutabilmekti. İster meditasyon oturuşunda olalım istersek de baş duruşu ya da kol duruşu yapalım; amacımız zihni sakinleştirip beden, zihin ve nefes uyumunu sağlamaktı. Böylece düşsek de yeniden kalkabilecektik. Nasıl ki çocuklar düşmekten korkmazlar ve düşme korkusunu biz yetişkinler çocuklara aşılarız; ters duruşları deneye deneye yetişkin olarak bizler “çocuklar gibi” düşmekten korkmayacak ve düştüğümüzde tekrar ayağa kalkmayı öğrenecektik.

dengeleri fark etmek

Standard
“Vrksasana”dan (ağaç duruşu) “virabhadrasana III”e (üçüncü savaşçı), üçüncü savaşçıdan “urdhva prasarita eka padasana”ya (ayakta bacakları ayırma), ayakta bacakları ayırmadan “garudasana”ya (kartal), kartal duruşundan “uttiha hasta padangusthasana”ya (el ayağa uzatılmış duruş) ve bu duruştan “natarajasana”ya (Bilge Nataraj duruşu/dansçı duruşu)… Bir asanadan bir asanaya nefesin yardımıyla aktığımız bir “vinyasa.”
IMG_6829
Geçen hafta denge üzerine yoğunlaştığım dersten bir kesit sadece. Ve öğrencimin bu akış içinde zorlanması ve dudaklarından dökülen cümle: “Ardından ne geleceğini bilsem daha kolay yapacağım.”
Denge duruşları… Ayakta ve yerde… Çoğu yoga dersinde olduğu gibi bu derse de yerde başlamıştık. Kısa bir meditasyonun ardından, dört ayak üzerinde ters kol ters bacakla denge duruşları ve “vyaghrasana” (kaplan duruşu) ile o günkü dengemizi test etmeye başladık. Kaplan duruşunu yaparken beden küçük küçük sallanmaya başladı. Biz mi dengemizi test ediyorduk yoksa denge mi bizi test ediyordu? Bedeni “surya namaskara” (güneşe selam) serileriyle ısıttıktan sonra, sıra bu serilerin arasına denge asanaları serpiştirmeye geldi. “Vasisthasana” (Bilge Vasistha duruşu/yan sopa) ve bunun değişik varyasyonları, “bakasana” (karga), “svarga dvijasana” (cennet kuşu), “ashva sanchalayasana” (yüksek hamle), “parivrtta parsvakonasana” (dönmüş yan açı duruşu) ve “eka hasta bhujasana” (tek el kol denge duruşu) bunlardan bazılarıydı.
Denge duruşları, yogadaki en zorlayıcı asanalardandır. Çünkü bu duruşları yaparken hem bedenimizi hem de zihnimizi kontrol etmemiz gerekmektedir. Bedensel olarak dengeyi sağlayabilmek için karın kaslarımızı kullanmamız şarttır. Eğer ayakta bir denge duruşu yapıyorsak, ayaklardan iyice yere köklenmekte fayda vardır. Bakışlarımızı bir noktaya odaklayarak da zihni kontrol edebilmemiz mümkündür.
Denge asanalarını yaparken sakin ve sabırlı olmak gerekmektedir. Bunun için duruşa nefesin yardımıyla zihni ve sinir sistemini sakinleştirip sakin, ağır ve dikkatli bir şekilde girmeliyiz. Denge duruşlarını ya da ters duruşları yaparken, sinir sisteminin etkisini de aklımızdan çıkarmamalıyız çünkü bu duruşlar sırasında, sempatik sinir sistemi uyarılır ve bedene “kaç ya da kavga et” uyarısı yollanır. Denge asanaları ya da ters duruşlar sırasında, kalp atışlarınızın hızlandığını hissedersiniz. Böyle bir anda nefese odaklanıp zihni sakinleştirerek duruşta birkaç nefes güçlü bir şekilde kalabilirsiniz.
Dengeden bahsettiğimizde, vestibüler ve proprepsiyon sistemden bahsetmemek olmaz çünkü her iki sistem de denge sağlamamıza yardımcı olur. Bu sistem, memeli hayvanların dengesini sağlayan ve bizlere hareket kabiliyeti ve denge duygusunu hissettiren bir sistemdir. Kulağın içinde bulunur ve göz hareketlerini kontrol eden ve bedeni dik tutmamızı sağlayan kaslara sinirlerine sinyal yollar. Beynimiz, kafatası içindeki bu sistemden gelen bilgileri kullanır ve böylece bedenin dinamiklerini ve hareketlerini, pozisyonlarını algılar.  Kısaca, vestibüler sistem iç kulakta bulunan ve başımızın konumu hakkında bilgi veren bir sistemdir.
Propriosepsiyon ise eklemlerin boşluktaki pozisyonunu, konumunu, hareketini algılama duyusudur. Eklemde yer alan kapsül ve bağlar, eklemin etrafındaki kas dokusu ve tendonlar, içerdikleri bir takım özelleşmiş hücreler aracılığıyla merkezi sinir sistemimize sürekli uyarılar yollar. Bu uyarılar sayesinde, vücudumuzdaki eklemlerin ve kasların uzaydaki konumundan, pozisyonundan, gerginliğinden ve basınç durumundan haberdar oluruz. Kişinin bir hareketi doğru, sağlıklı ve koordineli yapabilmesi için gelişmiş bir propriosepsiyon duyusunun olması gerekmektedir.
Bu konuyu daha anlaşılır hale getirmek için bir örnek vereyim. “Virabhadasana II”deyken (ikinci savaşçı) arkadaki kolumuzun omuz hizasında olup olmadığını “vestibüler sistem” sayesinde farkederiz. Propriosepsiyon ile “köklenmeyi” ya da bağlantıyı hissederiz. Bu sistem ile hareketlerimizi planlar ve koordine edebiliriz. Bu sistem, “beden farkındalığı” yaratır.
Tüm bu bilgiler ışığında, asanalara dönersek… Bazı denge duruşları vertibüler sistemi, bazılarıysa proprioseptif sistemini çalıştırır ve güçlendirir. “Ardha chandrasana” (yarım ay) duruşunu yaparken, bir bacağımızın üzerinde durup, gövdeyi yana ve başı yukarı çevirip yukarıdaki ele baktığımız için kulak içindeki dengelerle oynamaktayız. Bu nedenle bu duruş, vestibüler sistemi çalıştıran ve geliştiren bir duruştur. “Natarajasana” (dansçı) duruşundayken yerde köklendiğimiz ayağımıza ne kadar sağlam basmamız ve güç vermemiz gerektiğini “propriosepsiyon” sayesinde algılarız. “Vrksasana” (ağaç) propriosepsiyonu güçlendirirken, “vasisthasana” (yan sopa) vestibüler sistemi geliştirir.
Denge duruşlarında, gözlerin ve bakış açışının öneminden de bahsettik. O gün derste sınırları zorlamak için yeni bir şey denemiştik. Ağaç duruşunu gözler kapalıyken yapmak. Gözleri kapatarak bir denge duruşu denemek neden önemliydi? Çünkü gözler sayesinde, denge duruşlarında dik bir şekilde durabiliyoruz. “Tadasana”da (dağ duruşu) gözlerimizi kapattığımızda, sağa sola sallandığımızı farkederiz çünkü vestibüler sistem bizim dik durmamızı sağlar. Gözleri kapadığımızda, bedene dik durma sinyali gitmemeye başlar. O nedenle, gözler kapalı bir şekilde denge duruşu denemek çok daha zordu.
IMG_6821
Denge duruşlarını daha zor hale getirmek ve kendimizi geliştirmek için gözleri kapatmak bir yöntemdir. Bir başka yöntem de başımızın konumunu ve bakış açımızı değiştirmektir. “Ardha chandrasana”da (yarım ay) başı nötr konumda tutmak daha kolaydır ama başı yukarıdaki ele çevirmek ve yukarıya bakmak daha zordur.
O günkü derste, belki de “sinir sistemi”nın devreye girmesiyle ve “vestibüler ve propriosepsiyon sistemlerinin” ardı ardına gelen asanalar ile çalışmaya başlamasıyla, öğrenci devam eden denge duruşlarına daha fazla dayanamayacağını düşündü ve akışı bıraktı. Bedenin sağ tarafındaki akış bittikten sonra ise, “şimdi akışı ve nasıl bir şeyle karşı karşıya olduğumu biliyorum. Hangi asanadan sonra ne geleceğini biliyorum. Ardından ne geleceğini bildiğim için sol tarafı daha kolay yapacağım.” Eğitmene (bana) not: “Zihin nelerle karşılaşacağını bilmek ister. Zihin hep ama hep bilmek ister. Zihne fazla kulak asma.”
Madem ki dersi denge asanalarına adamıştık, dersi denge duruşu ile bitirmek iyi bir fikir olabilirdi. Öğrenci, “adho mukha vrksasana” (kol duruşu) ve “sirsasana” (baş duruşu) denemek istedi. Önce duvar kenarında kol duruşu yaptı ve ardından kendi başına duvar ve benim desteğim olmadan baş duruşunu ortada denedi.
Dersin başında, o günün amacını “bedenin sağ ve sol enerjilerinive sağ ve sol dengeleri fark etmeye çalışmak” olarak belirlemiştim. Dengemizin her gün değişebileceğini, asanaları bir gün çok iyi yapsak da ertesi gün aynı şekilde yapamayabileceğimizi söylemiştim.
Dersin sonunda zihin ve denge hakkında bambaşka bir noktaya varmıştık. “Zihin nelerle karşılaşacağını bilmek isterdi. Hep bilmek, hep bilmek isterdi. Bir sonraki hamleyi bilerek yaşarken aslında şu anı kaçırıyorduk. Her zaman her şeye hazırlıklı olamazdık. Hayatta başımıza beklemediğimiz şeyler de gelebilirdi. Hayatı sürekli kontrol altında tutamazdık. Geleceğe odaklı yaşadığımızda aslında anı kaçırırdık. Anı kaçırdığımızda, ‘şu an’ yok olur gider ve biz hayatı kaçırırdık. Gelecek hiç gelmeyebilirdi. Geleceği düşünmeden, anda kalarak yaşarsak daha mutlu olabilirdik. Anda kalırsak ve geçmişi ve geleceği düşünmezsek çocuklar kadar korkusuz ve cesur olabilirdik. Çocuklar kadar cesur ve korkusuz olduğumuzda da, kollarımızın üzerinde durmayı bir kenara bırakın, kollarımızın üzerinde koşabilirdik bile.” İşte o gün dersin bana öğrettiği de buydu.